Olmayan sesler duyma-görüntüler görme, konuÅŸmada azalma, insanlardan uzaklaÅŸma, yüz ifadesinde donukluk, kendine bakımın azalması, küfür etme, bağırma ya da konuÅŸmama ve hareket etmeme gibi birçok belirtinin gözlendiÄŸi ÅŸizofreni hastalığında aile desteÄŸinin önemini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, “En önemli görevimiz, ÅŸizofrenide en büyük sorun olan damgalanma ve ön yargıların önlenmesidir” dedi. Arıcı, güncel tedavi yöntemlerinin ÅŸizofreni tedavisi olasılığını artırdığını kaydetti.
Bir beyin hastalığı olan ÅŸizofreni, her 1000 kiÅŸiden 4’ünde görülüyor. Tüm dünyada 12 milyon erkek ve 9 milyon kadında bulunan ÅŸizofreni hastalığının, Türkiye’de 300 binden fazla kiÅŸide bulunduÄŸu düÅŸünülüyor.
Her yıl 11 Nisan tarihi, “Dünya Åžizofreni ile Mücadele Günü” olarak anılıyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi’nden Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, ÅŸizofreni hastalığı hakkında önemli deÄŸerlendirmelerde bulundu.
“Åžizofreni; genç yaÅŸlarda baÅŸlayan, her toplumda ve sosyokültürel düzeyde görülebilen, kiÅŸinin iÅŸlevselliÄŸini belirgin bozabilen bir psikiyatrik hastalıktır” diyen Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı,
“Hastalık düÅŸüncelerde bozulma, duygusal, davranışsal, biliÅŸsel deÄŸiÅŸiklikler ile seyretmektedir. Hastalığın baÅŸlangıcı ve seyri her hastada deÄŸiÅŸkenlik gösterebilmekle beraber arada alevlenme dönemleri ile giden tansiyon ÅŸeker hastalığı gibi kronik gidiÅŸlidir. BaÅŸlangıcı; içe kapanma, depresyon gibi sessiz belirtilerle uzun yıllar sürebildiÄŸi gibi, stresli bir dönem sonrası günler içerisinde kuÅŸku, sesler duyma, uykusuzluk gibi belirtilerle aniden de baÅŸlayabilir” ÅŸeklinde konuÅŸtu.
“Åžizofrenide 3 temel belirti grubundan bahsedebiliriz” diyen Arıcı, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü:
Pozitif belirtiler: Gerçek dışı düÅŸünceler ve halüsinasyonlar
Birincisi “pozitif belirtiler” denilen hezeyan (gerçek dışı düÅŸünceler) ve halüsinasyonların (olmayan sesleri duyma, görüntü görme, kötü koku alma ya da dokunma gibi) olmasıdır. Pozitif belirtilerden; takip edildiÄŸini düÅŸünme, bir insan ya da grup tarafından zarar göreceÄŸine inanma, kendisinin düÅŸüncelerinin okunabildiÄŸi, yönlendirildiÄŸi gibi hezeyanlar ve kendisi hakkında yorum yapan, kötü konuÅŸan kiÅŸiler ya da dini varlıkların sesini iÅŸitme durumu sık görülür. Her hastada aynı anda bütün bu belirtilerin olması gerekmemektedir. Ayrıca bu belirtiler hastalık boyunca da sürmeyebilir,hastalığın ‘alevlenme’ dediÄŸimiz dönemlerinde oluÅŸup tedavilerle yatışabilmektedir.
Yüz ifadesinde donukluk, insanlardan uzaklaÅŸma ve isteksizlik gözleniyor
İkinci grup belirti ‘negatif semptomlar’dır. Negatif semptomlar, depresyona benzer. KiÅŸinin jest ve mimiklerinde azalma, yüz ifadesinde donukluk, motivasyon düÅŸüklüÄŸü, sosyal aktivitelere karşı ilgisizlik, bir iÅŸi baÅŸlatamama, isteksizlik, keyif alamama, konuÅŸmada azalma, insanlardan uzaklaÅŸma gibi belirtilerdir.
Üçüncü grup semptomlar: Dezorganizasyon
DiÄŸeri ise ‘dezorganizasyon’ olarak adlandırılan Türkçe’de dağınık konuÅŸma, davranış olarak da isimlendirilen üçüncü grup belirtilerdir. Bunun grupta konuÅŸurken konudan konuya geçme, uygunsuz yanıtlar verme, tuhaf giyinme, kendine bakımın azalması, bağırma, küfür etme ya da ‘katatoni’ dediÄŸimiz hiç hareket etmeme, konuÅŸmama, tepki vermeme ÅŸeklinde belirtiler vardır. Åžizofreni bu hastalık belirtilerinin varlığına ve hastalığın seyrine göre çeÅŸitli tiplere ayrılmıştır, hasta doktora çok farklı semptomlarla baÅŸvurabilir. Yine tedaviye verilen yanıt, hastanın sosyal, mesleki, ailesel iÅŸlevselliÄŸi ve seyri kiÅŸiden kiÅŸiye büyük oranda deÄŸiÅŸebilmektedir.”
Güncel tedaviler, ÅŸizofrenide tedavi olasılığını artırıyor
“Günümüzde tedavide kullanılan seçeneklerin artması, yeni ilaçların kullanılması tedavi olasılığını artırmıştır” diyen Yrd. Doç. Dr. Arıcı,
“Tedavide hedef; hastalık belirtilerinin yatıştırılması, stresörlerin azaltılması, eÅŸlik eden depresyon gibi hastalıkların saÄŸaltılması, ailesel, sosyal, mesleki iÅŸlevselliÄŸin artırılmasıdır. Ayrıca aileyi hastalık konusunda eÄŸitmek ve psikolojik destek vermeyi de içermektedir. Tedavide ilaçlar önemlidir, antipsikotik grup ilaçlar baÅŸta olmak üzere, antidepresan, duygu durum dengeleyici, anksiyolitik ilaçlar kullanılabilmektedir. Depo ÅŸeklinde uzun etkili antipsikotikler tercih edilebilmektedir. Tedaviye hekim hasta özelinde karar verir. Hastalığın tipi, seyri, ÅŸiddeti, ilaç yan etkileri göz önünde bulundurularak seçilir. İlaç kullanımı ile alakalı sıkça merak edilen ne kadar süre ile kullanılacağıdır, ilaç tedavileri kesintisiz olmalıdır, uzun yıllar bazen ömür boyu kullanım gerekebilmektedir. Düzenli poliklinik takipleri ile ilaca yanıt, yan etkiler, belli aralıklarla kan deÄŸerleri, tansiyon, nabız, kilo takibi yapılır. İlaç tedavileri zorunludur. Psikoterapi ilaç tedavileri ile beraber tedavi seçeneklerinden biridir. Bireysel terapiler ve grup terapileri yararlı olmaktadır. Toplum ruh saÄŸlığı merkezlerinde ayaktan ya da klinik yatışlar esnasında ergoterapi denilen sanat ve uÄŸraÅŸ terapileri de saÄŸaltımda yararlanılmaktadır. Hastalığın tedavisi toplumdadır, hedef mümkün olduÄŸunca klinik yatışların ve alevlenme dediÄŸimiz hastalık belirtilerinin ortaya çıktığı arttığı dönemlerin oluÅŸmamasıdır. Klinik yatışlar diÄŸer hastalıklarda olduÄŸu gibi hastanın intihar ya da etrafa zarar verme riski oluÅŸmuÅŸsa ve ilaç kullanmayı reddediyorsa yapılmaktadır. EKT tedavisi klinik yatışlar sırasında risk olan hastalarda belirtileri hızlı yatıştırmak amacıyla kullanılabilmektedir” diye konuÅŸtu.
Aile desteÄŸi, büyük önem taşıyor
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi’nden Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, pek çok psikiyatrik hastalıkta olduÄŸu gibi ÅŸizofrenide de aile desteÄŸinin çok önemli olduÄŸunu belirterek, sözlerini ÅŸöyle tamamladı:
“Aileler en baÅŸta hastalığın seyri, hastalık belirtileri, kullanılan ilaçlar, doÄŸru yaklaşımlar konusunda bilgili olmalılar, bu konuda hastanın psikiyatrist ya da terapistinden yardım alabilirler. Düzenli doktor muayene takipleri ve ilaç kullanımı ile alakalı hastaya destek vermeleri, gerekirse bu konuda sorumluluk almaları gerekmektedir. İçe kapanma ve isteksizliÄŸin ön planda olduÄŸu hastalarda sosyalleÅŸmeyi kolaylaÅŸtırmak ve hastaların hobi edinme konusunda desteklenmesinde aile ön plana çıkmaktadır. Hastalığın alevlenme dönemlerinde anlayışlı olmaları, hastalık belirtilerini eleÅŸtirmemeleri, güven telkin edecek ÅŸekilde yaklaÅŸmaları önemlidir. Hastanın hastalık dışında da özellikleri, hayatı, mahremi olduÄŸu unutulmamalıdır. Her ÅŸeyden önce ailelerin damgalayıcı tutumdan uzak durması, bu konuda çevreyi bilgilendirmeleri önemlidir.
Åžizofrenide en büyük sorun: Damgalama ve ön yargılar
Åžizofreni hastalarında zannedilenin aksine ÅŸiddet ve suç iÅŸleme oranı genel topluma göre fazla deÄŸildir; hatta daha az suç iÅŸledikleri bildirilmiÅŸtir. Hastaların kendine zarar vermesi ve intihar ile ölüm daha sıktır. Zaman zaman medyada bununla ilgili yanlış haberlere rastlıyoruz; hayvanlara kötü davranan, insanlara ÅŸiddet uygulayan kiÅŸiler hakkında ‘ÅŸizofreni’ deniliyor. Bu tip haberler hem hastalarımızı hem de ailelerini çok olumsuz etkilemektedir. Hastalık daha çok insanlardan uzaklaÅŸmaya, içe kapanmaya sebep olmaktadır ve maalesef buna toplumsal ön yargılar ve damgalanma da sebep olmaktadır. Åžizofreni hastalarının bazılarında (her hastada böyle bir dönem oluÅŸmaz) zarar verme eÄŸiliminin arttığı ‘alevlenme’ denilen dönemler olabilmektedir, daha çok hasta tedavisiz kaldığında; düÅŸünce bozuklukları kuÅŸkular, ailesinin kendisini öldüreceÄŸi, ÅŸeytan oldukları gibi ya da öldürmesini emreden sesler duyma nedeniyle olabilmektedir.Ruh saÄŸlığı çalışanları olarak en önemli görevimiz ÅŸizofrenide en büyük sorun olan damgalanma ve ön yargıların önlenmesidir.”