Mısırda idam edilen gençler ve Doğu Türkistan'da yaşanan zulümlerden dolayı Yenimahalle Merkez camiinde Cuma Namazı sonrası Çayırova'lı STK'lar tarafından basın açıklaması yapıldı.

İslam Coğrafyasının içinde bulunduğu durumu anlatarak, İslam dünyasının bir an önce bir şeyler yapması gerekliliğini vurgulayarak, yaşanan olayların bir daha yaşanmaması için dualar edildi.

STK'lar adına açıklama yapan İHH Çayırova Temsilcisi Abdulkadir Yörük; "Bundan 4 yıl önce 2015 Yılında Mısır’ın Başkenti Kahire’de bombalı bir saldırıda hayatını kaybeden Başsavcı Hişam Berekat’ın ölümüne sebep oldukları suçlamasıyla yargılanan, Müslüman Kardeşler (İhvan) üyesi 9 kişinin idam edilmesinin üzüntüsü ve şaşkınlığı içerisindeyiz.

Mısır’da seçimle başa gelen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrildiği 2013 darbesinden bu yana yüzlerce kişi idam cezasına çarptırılmıştır. İdama çarptırılanların çoğu Mursi’yi destekleyen Müslüman Kardeşler üyesi ve Müslüman Kardeşlerle bağlantısı olan Mısırlılardır. Üst Mahkeme bu cezaların bir kısmını iptal etse de, yıl içerisinde Mısır’da 15 kişi idam edilmiştir.

Bu süreçte Batı “İnsan Hakları” ve “Adalet” kavramlarını kendi işlerine geldiği gibi anlamaya ve kullanmaya devam etmektedir. AB idama karşı olmalarına rağmen idam kararlarından sonra Mısır Yönetimine karşı sessiz kalmıştır.

Basına yansıyan son bilgilere göre, Mısır’ daki darbenin ardından Rabia Meydanı'nda düzenlenen gösterilerde güvenlik güçlerince öldürülen Esma'nın babası  ve  aynı zamanda  Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın eski Genel Sekreteri 3 yıldır ziyaretine izin verilmeyen  Muhammed el-Biltaci, tutulduğu cezaevinde beyin kanaması geçirmiş. Tedavisine Müsaade Edilmediği Söyleniyor.

Yerel aktivistlerden Aldığımız Bilgiye Göre, Türkiye'den Mısır'a iade edilen Bir Başka İhvan mensubu kardeşimiz Muhammed Abdulhafız ın işkence sebebiyle akıl sağlığını yitirdiği, mahkemede kendisine hiçbir şey sorulmadan tüm suçlamaları kabul ettiği Söyleniyor.

Bizler Sahip Olduğumuz Tüm İmkanlarla İmtihan Olduğumuzu Unutmamalıyız. Sosyal Medya  Alanında da Zulme Sessiz Kalmayalım.

Sudan’dan gelerek Türkiye’ye giriş yapmak isteyen İhvan mensubu İbrahim Abdullah’a yetkili makamlarca izin verildi.

Geçtiğimiz haftalarda da Muaz Salah isimli İhvan mensubu, bir süre havalimanındaki transit alanda bekletildikten sonra Türkiye’ye giriş yapabilmişti.

Kıymetli Cemaat, Coğrafyamızda hangi yöne baksak, kan, zulüm ve gözyaşı hakim.

İşte Maoist Çin, Doğu Türkistan’daki masum, Uygur kardeşlerimize büyük bir zulüm gerçekleştiriyor ve tüm dünya eli kolu bağlı seyrediyor. Çin, yaklaşık 65 yıldır Türkistan'daki Müslümanlara tarihte benzerine az rastlanan bir zulüm, işkence ve soykırım uyguluyor. Orada sahipsiz, kimsesiz Müslüman kardeşlerimiz katlediliyor, dini değerler ayaklar altına alınıyor, kardeşlerimizin şeref ve izzetleri ile oynanıyor. Anne ve babalar zindanlara atılıyorlar. Anneler çocukların çaresiz bakışları karşısında çeşitli işkencelere ve tecavüzlere maruz bırakılıyorlar. Gençlere olmadık işkenceler yapılıyor. Hayatlarını imana ve ilme adayan, Komünizm cehaletinin önüne set olma çabasında olan alimler, zindanlarda haddi hesabı olmayan işkencelerle şehit ediliyorlar.

Birleşmiş milletlerin son verilerine göre;  şu an Çin zaliminin, kırsal kesimlerde etrafını duvarlarla örmüş olduğu 39 kampta bir milyona yakın Müslüman esaret altında tutulmaktadır. Kamplarda yüz binlerce genç çirkin muamelelere maruz bırakılmakta, erkeklerin sakal bırakmalarına, namaz kılmalarına, Kur'an okumalarına ve kadınların örtünmelerine müsaade edilmemektedir. Zorla içki içirilen esirlere, 'Ben Allah'a inanmıyorum ve İslam dinini kabul etmiyorum.' türünden belgeler imzalatılmaktadır.

Uygurlar Kamboçya, Vietnam, Tayland ve Malezya’ya geçerek buralardan Türkiye’ye ulaşmayı deniyor. Ancak bu esnada yakalananlar  tutuklanıp  Çin’e iade ediliyor ve bundan sonra da çok ciddi baskılara maruz kalıyor. Çünkü Çin Güvenlik Bakanlığı bütün Uygurları, “terör” ve “terörist” kavramı çerçevesinde değerlendiriyor.

Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık suçlarının son bulması için konu İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından İslam dünyasında sürekli gündeme getirilmeli ve Çin’e gerekli yaptırımlar uygulanmalı. Bu meselenin iç siyasete malzeme yapılmasına ise asla izin verilmemeli. Zira duygusal yaklaşımlar Uygur Türklerinin hayatını daha da zorlaştırmaktan ve onları dünyadan izole etmekten başka işe yaramıyor. Bu çerçevede bizlere düşen en önemli sorumluluklardan biri, Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık suçlarını ve Çin’in karanlık yüzünü senede bir gün değil her gün insanlığa hatırlatmak!

 İşte Türkistan, işte Budist Zulmüne maruz kalan Arakan, Patani,  işte “anne cennette ekmek var mı diyen, açlıktan ölen çocukların diyarı Yemen, Afganistan, Mısır, 2011 yılından beri Suriye Zindanlarında 7 binden fazla kadın ve çocukların Türlü işkenceye maruz kaldığı Suriye, Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Sözde, Kardeşlerimiz şu dakikalarda “VİCDAN HAREKETİ” Organizasyonunda SULTANAHMET Meydanında Suriye Zindanlarında esaret aldında olan Suriye’li kardeşlerimiz için bir araya geldi, İŞTE  Filistin Her Müslümanın bir İMAN meselesi olan kudüs, işte komşumuz Irak bilmem ki, nereyi zikretsek, Nereye baksak, nereyi ansak kan, katliam, gözyaşı, figan ve felaket. Hangi yürek dayanır bu zulümlere, Evet, sözüm ona, uygar batının ve doğunun vicdansız, acımasız, merhametsiz yürekleri hiç tınmıyor, gözleri hiç görmüyor, kulakları hiç duymuyor. Peki Bu Saydığımız Beldelerle Yek vücut kardeş olan biz ne kadar rahatsızlık duyuyor, Ne yapıyoruz Allah için.

Gelin hep birlikte Tarihe Not Düşen Allah Resulünün Hayber Fethine Gidelim.

Hayber Kalesi’ne sığınan Yahudiler yiyecek ve içecek stokları ile Peygamber Efendimizin (SAV)  gitmesini bekliyordu. Hayber Kalesi sağlam, yüksek bir yerdeydi. Ok atsan işe yaramıyordu. Taş atsan yetişmiyordu. Bağırsan sesin gitmiyordu. Hayber yıkılmıyordu.

Hayber fethedilemiyordu. Günlerce bekledi İslam ordusu Bu uzun bekleyişten sonra Peygamber Efendimiz (SAV) bir strateji geliştirdi.

Hurma ağaçları kesilecekti. Yahudilerin gelir kapısı kapatılacak, servetleri bitecekti. Gelecekleri köklerinden kazınacaktı. Zira Yahudi için para, servet, zenginlik her şeydi.

Ağaçlar kesildikçe Yahudiler kahroluyordu. Ağaçlar kesildikten sonra Yahudiler için burada kalmanın da bir anlamı kalmayacaktı. Anlaşma yoluna gittiler, taşıyabilecekleri kadar yükle Hayber’i terk edeceklerdi.

Bugün yapılan ise tıpkı Müslümanların Hayber’in önünde beklemesinden farksız bir durum değil.

Çin ve İsrail mallarının alternatifi olarak yerli üretime geçmeden Hurma Ağaçları kesilemeden,  Zalime anladığı dilde cevap verilmeden Yer yüzünde zulüm son bulmayacak. Çünkü zalim, karşısında paramparça bir ümmetin fotoğrafını görüyor. Bu ümmet yaklaşık 200 yıldır sahipsizlik, yenilmişlik, ezilmişliğin ızdırabını çekiyor. Ebabil kuşları gelse zalimden önce Uyuyan, duyarsızlaşan, kurtuluş için birinin gelmesini bekleyen, Ümmetin derdini dertlenmeyen Müslüman milletleri taşlar.

Bugün bu meydana geldik, Zalimleri telin etmek için, Mısır da şehit edilen kardeşlerimiz için gıyabi cenaze namazı kıldık, lakin artık yeter,

(Teğabun 64/8-9 ) “Artık siz Allah a, Rasülüne ve indirdiğimiz Kuran a inanın. Allah Yaptıklarınızdan haberdardır.

Toplanma Günü için sizi topladığı gün var ya, işte o gün, kimin aldandığının açığa çıkacağı teğabün (kar-zarar) günüdür. Kim Allaha a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onu, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.”

İşte bu kurtuluşa muhatap olmamız duasıyla,

Programa destek olan, çağrımıza kulak veren başta Çayırova Sivil Toplum Kuruluşları olmak üzere,

Diyanet vakfı, Eğitim-bir-sen, İlçe Spor Müdürlüğü, Kelkit Babakonağı Derneği, Kızılay, Tügva, İnsana Hizmet Derneği, Kocaeli Beyazay Engelliler Derneği, Anadolu Gençlik Derneği, İHH gönüllüleri, tüm siyasi parti temsilcileri, adayları, muhtar adayları ve Çayırova lı hemşerilerimize katılımlarından dolayı teşekkür ederiz.

Allah, bizi ve ailelerimizi her türlü uyuşturucu bağımlılıklarından kurtarıp, bize meydanlarda toplanıp zalimi telin etmekten, gıyabi cenaze namazları kılmaktan daha ileriye götürüp, sağlam bir imanla,  samimi bir duruşla mazlumun intikamını almayı, bu aziz milletimize, şehit ve gazilerimizin omuzlarında yükselen aziz ordumuza nasip eylesin" dedi